19 Ekim 2010 Salı

her başladığım iş gibi bunu da yarın bırakacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz, özellikle sen banyosu nes!
şu aralar cidden çok yoğunum,
iş yerinde o dilekçe senin bu temyiz benim, duruşmalar, öğlen koştur koştur minik beyi emzirmeye git, akşam eve gel derken gün bitiyor, ee tabi ben de bitiyorum.
allaaam klasik anne blogları gibi konuşmaya başladım bile.
her neyse ali fikret bey 3-4 gündür ayakta sallanıyor, sanırım alışkanlık yaptı bu onda.
zararlı olduğunu söyleyenler olduğu gibi teyzem gibi zekasını geliştirdiğini iddia edenler var.
ona iyi mi kötü mü bilemem ama beni beşiğin başında oturup sallama zulmünden kurtardığı için ben sevdim bu ayakta sallama işini.
oğluşum(!)(şu oğluşum lafını kim bulduysa ağzına tekme atmak istiyorum) pazar günü ilk kahkasını da attı.
normalde sürekli gülüyor, bık bık konuşuyor ama bu sefer devamlılık arz eden şekilde yüksek sesle güldü.
durmadan bir şeyler anlatmasından erken konuşacağı sonucunu çıkarıyorum ama tamamen sallama tabi.
keşke bilimsel bir açıklaması olsa da ben de her anne gibi zeki ama çalışmıyor diyebilsem.
bunların haricinde kakası sarı, kusmuğu peynir kesiği gibi beyaz, yanakları çok tatlııı.
yerim ki ben onu!

12 Ekim 2010 Salı

aslında bu kayıtta;
dün gece babasının yokluğunda oğlumla beraber yattığımızı,
elele uyuduğumuzu,
sabahın 6'sında kakasını yapıp beni sinirlendirdiğini,
ama karanlıkta bile beni görüp gülümseyince her şeyi unuttuğumu,
o saatte bununla ilgili twit yazdığımı,
marlené'nin beni, minnoş yavrusunun ee-eesine "bok" diyebilen bir anne olduğum için sevdiğini,
neşe ve keyifle yazacaktım amaaa,
arkadaşımın çok yakın bir arkadaşının, benim de fotoğraflarından görüp bildiğim 1,5 yaşındaki oğlunun balkondan düşüp öldüğünü öğrenince hepsi boğazıma dizildi.
miniğim sabaha kadar uyumasa da, sıçsa da kabulüm.
yeter ki bana hep gülsün.